26 Aralık 2008 Cuma

iki çocuk



kan revan içinde
yanyana aynı köprüde...

22 Aralık 2008 Pazartesi

röportaj

- sac yetiyor muymus?
- cogu zaman yetti. sac, kupe, bitti yani. bazilari dovmeye kadar goturduler isi, simdi pismanlar.
- sende dovme yok mu?
- yok, sifir. oyuncu olacagim icin dovme yaptirmadim. belki ileride yaptiracagim. sirtima, iki kurek kemiginin arasina "hic" yazdirmak istiyorum.
- neyzen tevfik'in "hic"i mi? erkan ogur'un "hic" albumunde de "hic, yoktan iyidir" yaziyor...
- fight club'tan ornek vereyim. son sahnede binalar bam gum diye patlamaya baslar. insanlarin kendini patlatmasindan daha guzel birsey yok. baskasina siddet uygulayacagina, once kendini tokatla ondan sonra gorelim. hic olmayi kabul edince, baskalariyla olan iliskinde sahane bir yere geliyorsun. ego isleri zor isler. onlara biraz saldirmak lazim zulfikarlarla.

Nejat İşler aralik 2008 - Roll

18 Aralık 2008 Perşembe

fotosuz #2

Alti gibi isten cikinca macro’da buldum kendimi, ayaklarim beni sarap reyonunun onune yonlendirdi gayri ihtiyari. Bugunlerde beyinle ortaklasa yurutulen islevsel hareketler sergileyemiyor bedenim. Tam anlamiyla can’t settle in the area. Guzel bir sarabi koltuk altima yerlestirdikten sonra gece boyu katik gorevini layigiyla yerini getirecek, agzimda herhangi eksimsi bir tat birakmayacak yardimci oyuncular aradim. Kulagimda yankilanan arid’e kendimi cok kaptirmis olmaliyimki raflar arasinda gezinirken yoruldum. Kanyon cikisinda taksiyi karsimda bulmamla birlikte bos trafikte eve geldigimde saat yediydi. Istanbul’da mutlu olmak icin son derece gecerli sebepler yasiyordum bugun.

Golsuz berabere biten sikici bir pes macerasi, son dudukle birlikte vakit kaybetmeden yemeksepetinden gelen bir fast food cilginligi ve televizyon karsisinda uyuyakalmak. Uyandigimda saat onbir bucuktu ve ri beni coktan yataga yatirip evinin yolunu tutmustu bile.
Bu ne bicim hayat lan.

Ne oldu lan benim isteklerime, hani beyaz sarafinin yaninda iki dilim dil peyniriyle, kornison tursu ve kraker yiyip keyif yapacaktim. Itunes’umda uzun zamandir dinlemedigim sarkilari kesvedip, hatirlayip mutlu olacaktim. Belki kimine bagira bagira eslik edecektim. Sigara dumanindan bogulan odamin balkon kapisini acip odami ferahlatirken usuyecek, uzerime battaniyeyi atip sarabimdan bir yudum daha alip icimi isitacaktim. Bu gece kendimi kandiracaktim, kendi kendimin ucuza eglencesi olacaktim.

Simdi saat ikiye yaklasirken beyaz sarafini yeni acmis, yardimci oyuncularin hepsini mutfakta birakmis, klavye parcaliyorum. Gece kacta bitecek, yarin kacta baslayacak hicbiri umrumda degil. Mutsuzluga, huzne uzanan yolda yalnizlik cekmeyecek karakterleri bunyemde barindirabilirim belki ama su anda beynimin icinde cakan simseklerin yarattigi anlik aydinlanmalarla isik bulan karanliktan, cocuksu bir duyguyla karanliktan korktugum gibi korkuyor olmak; sonunu gorememek; 110 metre engelli olimpiyat finalinde son engele kadar takilmadan gelip, son engelde ayagini kirmak ve birbirinden alakasiz milyonlarca basarisizlik betimlemesiyle anlatabilecegim ehvaller icinde bulunuyor olmamda benim zerre kadar sucum yok.
Masumum hakim bey anliyor musun!!!!!

...

itunes arsivimin bu aksamlik bana bagisladigi sarki.
simpley red - home.

fake cool image should be over
cause i long for a feeling of home
real life, depicted in song
a loving memory
after long, home is a place where i yearn to belong…

17 Aralık 2008 Çarşamba

16 Aralık 2008 Salı

the killers #3

the killers'ın day&age albümü çıktı.
geçen haftadan beri dinliyorum. good night, travel well şarkısı süper, hatta geçen birkaç postta da yer aldı. bazı grupların paldır küldür, yıllardır barlarda çalmış olmanın verdiği birikmişliği kustukları hareketli albümlerden sonra gelen dingin albümlerde olduğu gibi, the killer olgunlaşmış. tamam müzik otoritesi değilim ama the killers'ın dört albümünü de milyonlarca kez dinleyen biri olarak bu yorumu rahatlıkla yapabilirim. bana karaokede bağıra çağıra söylenecek bir mr.brightside daha hediye edemediler:)

bu arada turne programını da açıkladılar. tabiki türkiye yok turnede. avrupa'da da adım atmadık yer bırakmıyor gibiler, kaldıki daha festival programları açıklanmadı. merak edenler the killers'ın turne programı'na göz gezdirebilir.



fotograf iki sene önceki şili konserinden.

15 Aralık 2008 Pazartesi

13 Aralık 2008 Cumartesi

hic'in labirenti





hayat kimi zaman eglenceli, kimi zaman dikenli, kimi zaman melankoli, her zaman aklinda soru isaretleri birakacak kadar acimasiz. acilip, kapanan kapilar silsilesinde odalardan odalara salinirken labirentten cikis yolunu aramakla geciyor hayat. her oda ayna kapli, kendini gorup korkabilirsin, kendine saldirip geri tepebilirsin. sadece sen varsin, cikis yolunu bulana kadar da bu surunceme devam edecek. cikisi buldugunda ise zaten hayat bitecek.

yarin sabah bu evi bir kez daha terkediyorum. tekrar gelecegim gunler olacak, daha uzun kalacagim, gecerken ugrayacagim gunler. ama yarin sabah yarim cikiyor olacagim bu evden. aynanin karsisinda kalakalmis kendimi izlemeyi tercih ediyorum bu sefer. sinir uclarindan kopmus olan haykirislar eslik ediyor bana. dort duvar icerisinde yerden duvardan sekip yanimdan geciyor yuzlercesi durmadan ve yine ayni paradoksa girdigimi hissediyorum. yarinlarimi, dun geceyi, 1464 numarali sokagi, eski bir rum evini, parcalanmis cocuklugumu, sevdigim sarkilari, gun asiri yenilenen gelecek hayallerimi, besinci kattaki bir evin balkonunda gecirilen mutlu yaz aksamlarini, somut gercekleri goruyorum aynada yansiyan tek parca goruntumde. bu odada kalmak istiyorum sonsuza dek. yarin sabah yeni bir kapiyi acmadan, labirentten cikamadan, sonrasini dusunmeden, duvarlardan seken haykirislarin tinisinda kaybetmek istiyorum aklimi.

12 Aralık 2008 Cuma

samsung earphone



good night - travel well



every time you fall
and every time you try
every foolish dream
and every compromise
every word you spoke
and everything you said
everything you left me
rambles in my head..

there's nothing I can say
there's nothing I can do now..

10 Aralık 2008 Çarşamba

sweden world cup 2010





isvec'in 2010 dunya kupasi grup elemeleri grubundaki rakipleri bunlar..portekiz, fransa ve macaristan... milli takimin anne sponsoru kadar yatarici degil belki ama isvec mccann tv8 icin son derece basarili kreatifler cikarmis ortaya.. bir de bu adamlarin futbol ulkesi olmadigini unutmamak gerekir.. euro 2008 donemindeki sacma milli takim reklamlari yerine bu uygulamalarin biz de oldugunu dusunsenize...

great beyond



the unknown distance to the great beyond
stares back at my grieving frame
to cast my shadow by the holy sun
my spirit moans with a sacred pain
and it's quiet now
the universe is standing still...

5 Aralık 2008 Cuma

hiç



hakkı sonuna kadar verilmiş günlerdi..yaşanması gerekiyordu ve yaşanmış..saygısızca değil..her karesine sarfedilmis bir emek vardı..o zamanlar, o zamanlardı…

hayatın kıvrımları bana yepyeni sayfalar actı..karaciğerimdeki son kirlenmiş hücre dahi gün ışığında eğilmişken, bu kuskunlugu, kırgınlığı bir kenara bırakmaya karar vermişim.. herşey doğaçlama olmuş..o zamanlar dilimde bir sarkı tutturmuşum yürüyorum…ellerim de ceplerimde…

sonra başka bir şarkı tutturmuşum…gülen günlerin ardında kendimi unutmak mecburiyetindeyim diye akıp giden..unutmuşum tüm küskünlükleri…hiç koca adam olmuş, kocaman günler geçirmiş.. ama hiç, varlığıyla ve yokluğuyla belleğe kazınmış, sağ trisepsin altina kazınacak mürekkebi hazır orada bekler durumda…

4 Aralık 2008 Perşembe

babadan oğla



sana beş dakikalık yoldayım
bir sigara içiminde gelebilirim
uzatsam ellerini ellerine
dokunmadan tutabilirim

cankuş

csi-law&order



ikisini de izlemem ama düşünce güzel. free entertainment'ta produksiyon dertler başladı.

1 Aralık 2008 Pazartesi

günlerden pazar



yalandan bir kış güneşi aydınlatıyor odamı pazar sabahında, akşamdan kalma çocuksu mutluluğunun yerini bugünlerin yeni trendi baş ağrısı alıyor. panzehir sederjin sahne alıyor, suyun içindeki kabarcıkları takip etmeye çalışırken yeni güne hazırlanıyorum..
güneşin yerini alıyoruz kahvaltı masasında, ışıldayıp iç ısıtıyoruz.. aynanın arkasında hayvanat bahçesinde uzun zamandır görmediklerimle karşılaşıyorum.. neyseki bahadır'ı çok sevdik çocukken..

sonra neşe kaynağı ortak oluyor eğlencemize..

pazar akıp geçiyor.. mutlu, huzurlu, güneşli, kaliteli..
pazartesinin şarkısı.. mor ve ötesi-sonbahar..

...
bir nefes aldım kendime geldim ki sonbahar
evimin önünde hüngür hüngür ağlıyor
aynaya baktım kendime sordum, eşsiz miyim?
ayna ağladı yalan söyleyemedi
...

27 Kasım 2008 Perşembe

kasım biterken



yataktan kalkamamaktan, uykusuzluktan, torbalarının ağırlığından sürekli çukur kalan gözlerimden, med-cezir aklımdan, siyahla beyazdan, konuşurken gözümün içine bakamayanlardan, yağmurdan, sonbahardan, paradan, alelacele değerlendirilmeye çalışılan haftaiçi akşamlarından, sahte tebessümlerle geçen asmalımescit haftasonlarından, oh dedirtemeyen rakı muhabbetlerinden, reminder'lardan, cevapsız çağrılardan, istanbul'dan, yazamamaktan, dinleyememekten, bağıramamaktan, herşeyden, herkesten...

26 Kasım 2008 Çarşamba

21 Kasım 2008 Cuma

time



it's time to move on along.
tears are for the weak and legless.

i see a glowing sunset.
yes, it's high time...
time to move on along

18 Kasım 2008 Salı

fade and die





yukarıdaki iki fotograf bir seçim propagandasına ait değil. Ne baykal'ın izmir seyahatinden ne de tüm ege'nin dolduğu yalama akp mitinginden. Her iki fotograf da bugun KARŞIYAKA'nın kalbindeki cenazeden...


blog'daki ilk entry'lerimden biridir futbol hakkında yazdığım. blog'u futbol çevresine döndürmemek için de bugüne kadar çok önemli bir konu olmadığı sürece yazmadım futbol hakkında.. Yine de vurgulayayım, bu yazı futbol hakkında değil, bir yaşam tarzı üzerine..

21 yaşında, üniversite öğrencisiydi.. benim büyüdüğüm sokaklarda büyüyen, akranlarıyla oluşturduğu ekürisi olan, senin benim gibi biriydi. belki sakin karşıyaka gecelerinde karşılaşıp afiyet olsun muhabbeti bile yapmışızdır, belli mi olur.. benim üçgen potam gibi onun da bağcısı, gode cengiz'i vardı..adını bilmiyorduk onu da öğrendik, pazar günü...

kimse bilemezdi, neden sıradan bir basketbol maçı için bandırma deplasmanına gittiğini, pazar gününü semtinde geçirip tayfasıyla ertesi günkü önemli maçı kafalarında oynayabilirlerdi..ama aşıktı, isyankardı, gitti, gelemedi...

kırılsa da kanadımız
asiye çıksa adımız
duyan duysun
bilen bilsin
böyledir bizim sevdamız..

hiç unutmadığım bir maç 2002'deki ksk-göztepe tsyd maçıdır. futbolun cinayetle eş değer olduğu bir gece geçirmiştik. 15'lik veletlerin taşıdıkları bıçakları görüp şok olmuşken, başımızın yanından uçan satırlardan kaçar bulmuştuk avni'yle kendimizi. ertesi sabah gazeteleri okuduğumuzda ise hıncal uluç'un "bu iki takımı liglerden ihraç edin" yazısını okurken gülmüştük. basın yine yapmıştı yapacağını, eyyamcı medya ve maşa polis işbaşındaydı çünkü izmir bu sınırlar içerisinde kalan ve kendine özgü ismi olan 80 küsür yerden daha farklıydı, herkesin bizimle uğraşmasına biz alışmış ama boyun eğmemiştik. özellikle futbolda..





şimdi ise yukarıdaki fotografa bakın. Pankartın tamamında "ACINIZ ACIMIZDIR" yazıyor. Karşıyakası, göztepesi, altayı, bucası, altınordusu, karagümrüğü hepsi aynı gözyaşını döküyor. Bu dayanışma ve öfke paradoksunu sadece izmir'de görebilirsiniz. Zaten özgür ve hepimiz bu etkileşime vurulmadık mı?

kısacası bu seferki farklı. bu hikaye sadece özgür'ün değil, senin, benim, onun..okuduğunda kendini görebilen herkesin.

tribünde büyümeyen anlayamaz bu karşılıksız sevgiyi, coşkuyu, gol attıktan sonra kendini beş sıra önde bulmanın zevkini, galip dönülen bir deplasman dönüşü çekilen uykunun huzur katsayısını, son dakikada yenen gollerin hayata küstürdüğünü.

özgür, diyarbakır'ı yenip de şampiyon olduklarında babasının omuzlarında kendi sahilinde tur atarken 4 bilemedin 5'indeydi, denizli'de adana demir'e kaybettiklerinde 15'inde, bursa'daki basketbol kupa finalinde 17'sinde, , bandırma'ya giderken de 21'indeydi.21'inde kaldı...

17 Kasım 2008 Pazartesi

yatmadan

geldiler



the earth is warm next to my ear
insects noise is all that I hear
a magic trick makes the world disappear
the skies are dark, they're dark but they're clear...

13 Kasım 2008 Perşembe

deep thrills




fluid motions in the weightlessness
well it`s all forgotten worries
and long gone stress
a million miles from mean streets like this
now we drink black coffee in downtown
washed clean of the grime and the city sins
the only sharks you`ll find down here have fins
you`re under threat no longer
so close your eyes
and we can navigate by sooner...

12 Kasım 2008 Çarşamba

otto - adidas

lock, stuck and a smoking barrel




...
- maykıl
- cankuş
- fight club
- rom'u ayrı kola'sı ayrı
- abi dur bi mojito içelim
- abi yetmez bi şişe viski içelim
- ama bunlar kaçak
- yalan
- bitti mi lan
...


11 Kasım 2008 Salı

db-altay



atletico madrid'in baskani, yonetmen ve ayni zamanda produktor kendisi...gectigimiz haftaki liverpool deplasmaninda gerard son dakikada penaltiyi yaptirdiktan sonra su yorumda bulundu "Gerard'a film teklif edecegim, iyi rol kesiyor" Enrique Cerezo...


dun beni katleden maç hakkında benzer bir yorumda bulunacagim..

en iyi yonetmen.. 40. dakikada 3-5-2 ye donen, 65.dakikada topu oyuna sokmak icin hirsindan bes metre sahaya giren feyyaz hoca..
.....
en iyi yabanci soundtrack..diyarbakir taraftari..
en iyi dublor..senol demirci...(mac boyu yerden kalkmayan 3.golun sahibi)
en iyi yardimci ERKEK oyuncu...yasin avci...
en iyi sovmen... bulent ataman...
en korkak lobi...bana dokunmayan yilan bin yil yasasin mentalitesiyle varolan ozgener yonetimindeki federasyon...
en guzel tactan gol yiyen takim... altay...

and the oscar goes to "orjinal formayi sonuna kadar isteyen taraftar"...

cagan ırmak



künyesi hakkında bahsetmeme gerek olmadığını düşünüyorum..
izmirli olması yeterli..

babam ve oglum'u izlediğimde günlerce kendime gelememiş, filmle aramdaki ilişkiyi neden sorusu ile bile ilişkilendiremeyek kadar kendi kendime kalmıştım. sonrasında televisyonda izlerken de izlememek isterken de beni en çok etkileyen, hıçkırıklarıma katalizör etkisi gören sahnelerin dialogların olmadığı, müziklerle harmanlanmış kareler olduğunu farkettim...çağan ırmak bu işi iyi yapıyordu..

beynin hükmettiği tüm hareket ve davranışlarınız kilitleniyor, sadece duyduğunuz muzik sayesinde bilinç altınızda uyanan unutulmuşlukların size verdiği zarar, hüzün ya da kekremsi mutluluklarla başbaşa kalıyorsunuz. kabustan uyanırmıscasına kurtulup yuzunuze o keyıflı tebessumu yerleştirmek istersiniz ancak fay hattı kıpırdamaya başlamıştır... sağlam bir yapı kurduysanız küçük yaralarla atlatabilirsiniz bu durumu ya da yepyeni bir sen inşa etmek zorunda kalırsınız..bir diğer çağan ırmak filmine kadar şansınız vardır sadece...

ıssız adam filminde herkes kendinden parçalar buldu ama benimkiler farklıydı.. herkesin kendisini görebileceği kadar basit, kimsenin çekemeyeceği kadar etkileyici bir filmdi..film dahilindeki şarkılar o kadar anlamlı ki, bazı sahnelerde o şarkıları çalmak yerine istenileni dialoglarla anlatmaya çalışmak çok daha zor olurdu...

film çıkışında kendisiyle karşılaşmamızın tesaduften ziyade murphy ile alakalı oldugunu düşünüyorum.. milyonları eserleriyle başbaşa bıraktığında pes dedirten, ulan bu adam ne yaşamış sorusuna cevap ararken karşımızda gorunce ağzımızdan çıkan tek söz elinize sağlık saolun demek oldu, dolu gözlerle.


7 Kasım 2008 Cuma

amare







bizim fantasy liginde herkesin sevdiği adamları vardır. ben de yıllardır artest manyağıyla, jermaine sakatını takımımdan eksik etmediğim için hep hüsrana uğradım.

sevdikleri adamlar ile başarıya ulaşanlar ise o adamlara ayrı bir sevgi beslerler.(bkz: yazıcı-billups kardeşliği, yelkenbiçer-we believe ruhu, cem-paul pierce gibi)

bu sene tepeye oynarsam benimki nasıl bi isim alır bilmem ama amare'nin büyük payı olacağı kesin. özellikle ilk fotodan benim gibi soğuğu ne kadar sevdiği ortada:))

5 Kasım 2008 Çarşamba

okey mi okey


kill bill 2


herhangi bir sinema filmi icin bu ulkede gordugunuz reklamlari hatirlayin, ben cevap vereyim. aklinizda yer etmis olanlardan en yaraticisi otobus arkasinda gordugunuz superback'lerdir.
peki bunun gibi sira disi bir uygulama filme olan ilgiyi arttirir mi?
en azindan otto'nun kalabaligi yerine cuma gecesi 12 seansini hakederdi zamaninda...

4 Kasım 2008 Salı

phillip toledano




iki hafta önce yazacaktım, o sırada bigumigu bigulamış zaten kendilerini:)
bu adam son iki aydır fotografa merak salmamı sağlayan o muteşem fotoları çeken adam.
kendi adını taşıyan sitesinden isteyenler bilgi edinebilir.

olay en son çalışması olan dayswithmyfather.com'dan ibaret.
annesini kaybediyor, o da babasının o dönemki halini fotograflarla anlatıyor... pardon yanlış yazdım, anlatmıyor size de yaşatıyor...

kendisinin de şöyle bir cümlesi var;
"I wanted each shot to be part of a story. As though you'd pick up the phone and caught the middle of a conversation"

yemişim bienal'i, contemporary'i...

30 Ekim 2008 Perşembe

şampiyonluk bizim kupa bizim!!!




günlerdir yazmayınca yazdıkça yazası geliyor insanın.

belki biraz ütopik ama güzel bir başlık.. feyyaz açıkça belirtmiş, kupa prestij ve gelir kapısı diye.. son kupa şampiyonu, iki hafta önce fenere deplasmanda dört atan takımla, deplasmanda berabere kalmak.

fotograf da dünkü maçtan. aynı karede üç altay taraftarı ve yedi polis:)
hala altay tribünde yoklama yapıyor diyenler tff'den bu seneye baksınlar, yerse de son üç seneye baksınlar.

yanlış anlamayın ama GELİYORUZ!!!

nowadays #2



cuma akşamüstü blog'ların kapandığını duyunca, çok basit bir betimleme olacak ama elinden oyuncağı alınmış bir çocuk gibi üzüldüm. gün içerisinde, yatmadan önce çevremde dönen dünyanın kaosundan sıyrılmamı sağlayan, kendime yarattığım bu sanal evrenin sonunu getirmek o kadar kolay olmamalıydı...
tabiki bu işten tek zararlı çıkan ben değilim. bu ülkede yaşayan ve birçok ankette bu ülkeden kaçmayı tercih eden, digital dünyaya hakim yirmili otuzlu yaşlarda kafası çalışan, favorite'larında gün aşırı takip ettikleri onlarca site olan, binlerce farklı konuda milyonlarca insana faydası olan bu sanal samanyolunu yok etmek asla kabul edilemezdi.
futbol yayınları konusunda son yıllarda tahtı sarsılan, internet sitesinin en karlı yerine reklam alamadığı için kara kara düşünen ligtv, youtube'a "bedava mı sandın para verip yayınladım" diye göz dağı verdikten sonra bizim samanyoluna da el attı. ancak beklediği tepkinin katbekatını görünce, dilek şikayet kutusuna gelen aynı temalı maillere ortak ve tek bir cevap verme kararı aldı..
o kadar kolay değil beyler...

neyseki erişime tekrar kavuştuk ve öncesinde yaptığım gibi şu anda kendi yarattığım dünyada klavye tuşluyorum..

two of them were lost in the city yesterday


21 Ekim 2008 Salı

pazartesi sendrom mu ki?


pazartesi sendromu nasil asilir?

dun gece cok yakin bir dostumla konusurken, insanin mutsuz ya da mutlu olabilmeyi kendisinin istemesine bagli olarak yasayabilecegini belirten bir cumle kurdum... dogal olarak bu cumleyi kuran benim gibi dunyayi los isik altinda yasamaktan zevk alan, sonbahar sevdalisi bir hic olunca, kulaktan beyne iletim gorevi gorem hammal sinirler bile neye ugradigini sasiriyor..

bugun de hayata dair mutsuzluklara tanik olunmasina ragmen, pazartesinin dahi hakki verilesi bir gun olduguna inandirdim kendimi..

oncesinde temizletilen hamsiler una bulanirken ve kasik salatasi icin sebzeler ozenle dogranirken aklimdan neler gecti neler...buzlukta sogumaya birakilan bud'lar da acildiktan sonra hamsinin eski - yeni dostlarla paylasimi... bunlar guzel seyler...

bir de su takim gol atmayi ogrense:)

nick hornby - fever pitch


cogu zaman sacma cevirilerle film izlerken ya da film afislerinde karsilasmisizdir... hatta kotu ceviriden dolayi dusuk cumlelerle dolu kitaplarla karsilasip kitaptan sogumusuzdur..
nick hornby'nin kendi hayatini ve dolayisiyla arsenal fanatikligini anlatan fever pitch - turkcesi futbol atesi - adli kitabinin 133.sayfasindaki cumleyi aynen aktariyorum asagiya... yorum size ait...

Stadyum, Gary Lineker'in caliminin ardindan filelere yolladigi ikinci golde en az onun kadar sevincten cilgina donmus tottenham taraftarlariyla doluydu. Totenhamlilar bu golle birlikte iyice delirdiler. Cunku oyun baslayali henuz daha on dakika olmustu ancak Arsenal'in ruhuna el fatiha okunuyordu.

Arsenal'in ruhuna el fatiha okunuyordu cumlesini eger Nick Hornby yazdiysa ben bi daha ne kitap okurum ne de futbol izlerim:)

14 Ekim 2008 Salı